Dersim, tabii ki barıştan yana. Çünkü yıllardır çatışma, operasyon Dersim’in “rutin” gündemiydi. Bölgenin birçok yerinde olduğu gibi. Dersim PKK için “ülke”nin iç kesimlerinde “asi” coğrafyası nedeniyle gözde bir yer. Karadeniz başta olmak üzere Türkiye’nin iç kesimlerine “açılmak” için de doğal bir “üs” alanı rolü atfediliyor. Bu durumun sonuçları bütün Dersimlileri etkiliyordu elbette. 1994’te yüzlerce köyün yakılıp yıkılarak boşaltılması, hâlâ hafızalarda canlı. Nasıl olmasın, bu köylerden birçoğuna hâlâ geri dönüş yasak... 38’in kanlı hatırası 90’lı yıllarda olanca ağırlığıyla yeniden canlandı; yakılıp yıkılan köyler, faili meçhul cinayetler, işkenceler, tutuklamalar...
Dersim halkının barıştan yana olması son derece sahici nedenlere dayanıyor. İktidar “çözüm süreci” adı altında yeni bir süreç başlattığında Kürt sorununun barışçıl çözümünü savunmaya başlayanların nedenleri farklı olabilir; ama Dersimlilerin ve tabii genel olarak Kürtlerin barış ihtimalini desteklemeleri, barışın anlamını, kıymetini çok iyi bilmelerinden ileri geliyor.
Fakat, barıştan yana Dersimlilerin mesela Liceliler gibi kafasını karıştıran şeyler de var. Şehre hâkim dağ ve tepelerde “kalekollar” inşa ediliyor. Gözlemleyebildiğim yedi “kalekol” var şehrin çevresinde. Dersimliler kendilerini ister istemez her an “gözetim altında” hissediyorlar. “Gerilla çekiliyor ama devlet fırsattan istifade her yana kalekollar inşa ediyor, mevcut karakolları tahkim ediyor. Niyetleri nedir, bilemiyoruz.” Birçok Dersimliden duyduğum bu sözler derin bir güvensizlik duygusunu yansıtıyor. Bu güvensizlik duygusu acılı bir tarih içerisinde oluştu. Giderilmesi zaman gerektiriyor. Ama bunun için, öncelikle, giderilmesinin gerekli olduğunu bilmek önemli.
Dersim’in inanç yönünden de bir özgünlüğü olduğu, malum. Dersimlilere hâkim olan güvensizlik ve endişelerin bir boyutu da bununla ilgili. “Kürt meselesi de çözülür belki, ama bizim Aleviliğimiz sorun olmaya devam eder” şeklinde düşünen Dersimliler çok.
Bu ara “hız kesmiş” KCK operasyonları kapsamında tutuklanmış çok sayıda insan var. Çoğu BDP bünyesinde siyaset yapan insanlar. KCK iddianamelerini dinlediğimde şaşırmaktan kendimi alamıyorum. Dinlemeye takılmış sıradan telefon görüşmelerinde kullanılan bazı ifadeler, “örgüt üyesi” olmanın “delili” olup çıkmış.
Oğlu KCK davasından tutuklanmış ve geçenlerde “denetimli serbestlik” kapsamında salıverilmiş bir emekli öğretmen soruyor: “Dağdakiler için eve dönüş yasası çıkartacağız diyorlar, eğer samimi iseler, önce silahla filan hiç alakası olmamış KCK tutuklularını niye bırakmıyorlar?”
Ve bir başka arkadaşım, ailesiyle birlikte Dersim’i terk etmeye hazırlanıyor. “Biz neyse de” diyor, “çocukların eğitimini, geleceğini düşünmek zorundayız”. Bu sözler çok düşündürüyor beni. Çocukları için Dersim’de bir “gelecek” tasavvur edememek yani...
Munzur Gözelerinde tanıştığım bir yaşlı köylü, Dersimlilerin ruh hâlini özetleyen sözleriyle uğurluyor beni... “Operasyonlar kesilmiş, iyi, ama biz inancımızı özgür yaşayamadıktan sonra, gençlerimizin böyle kendilerini alkolle tüketmelerini seyretmekten başka bir şey yapamadıktan sonra, ben bu barıştan ne anladım?”
Üzgünüm; Dersim’de “barış sevinci” göremedim. Kimliğine yer etmiş hüzünde eksilen bir şey yoktu...
Dersim üzerine yazmayı sürdüreceğim.
Twitter: @CaferSolgun
.
|
||||||||||
|
Aradığın Evi Bul. Emlak8.Net
Dijital Reklam Ajansı Serbay Interactive