Bazı hükümet üyeleri ile mahdumlarının “başrollerde” olduğu iddia edilen “organize işler” operasyonu Türkiye’nin gündemini sarstı. En çok da hükümet sarsıldı doğal olarak. İlk gün hükümet kanadından herhangi bir tepki gelmediği gibi, hükümet yanlısı tweet silahşorları de sustu kaldı. Daha sonra yapılan açıklamalar ise, “nereye kadar gidiyorsa...” türü kendine güvenli mesajlar vermekten çok, hâlen olayın etkisi altında olduklarını yansıtır gibiydi. Soruşturmayla ilgili ya da ilgisiz çok sayıda Emniyet müdürünün görevden alınması, yeni savcıların devreye sokulması hükümetin “karşı hamlesi” oldu. Ve soruşturmanın zamanlaması, usulü gerekçesiyle derhal itibarsızlaştırma kampanyasına girişilirken, soruşturmayı yürüten yetkililere yönelik bu “tırpan” hamlesinin kamuoyuna nasıl yansıyacağını bile hesaplayamadılar. Bugünkü tablo ve görüntü şu: “Kul hakkı” hassasiyetiyle bilinen hükümet yolsuzluk, rüşvet gibi yüz kızartıcı suçların konu edildiği bir soruşturmadan dolayı paniğe kapılmış gibidir...
Yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, bir zamanlar rutin hâle gelen “hortumculuk” gibi, siyaseten işgal edilen koltukların kullanılmasıyla daha da ağır hâle gelen yüz kızartıcı suçlar konusunda herkesin tavrı net olmak zorundadır. Oysa sırf bu soruşturma iktidarı zor durumda bıraktı diye sözkonusu edilen ve artık ister istemez yargı sürecine konu olan ciddi iddiaları gündemden düşürmeye çalışanlar var. Nitekim “hükümet yanlısı” medyanın manşetleri, soruşturmaya konu olan iddialardan çok, hükümetten gelen “boyun eğmeyeceğiz” mesajları ile doluydu. Bir zamanlar “Nasıl Naziler Yahudiler her yeri ele geçirdi diye korkutmuştu, Kemalistler de Cemaat her yeri ele geçirdi diye korkutuyor” mesajları veren bazı yazarlar da şimdi “safları sıklaştırın” çağrıları yapmaya başladı. Cumhurbaşkanı Gül’ün “insan gerçekten hayret ediyor” sözü, tam da bu militanca tutumu izah ediyor...
Peki, “işin içinde iş” mi var? Bunu düşündüren gelişmeler, emareler tabii ki var. Ama buna karşı dürüst insanların tavrı “bugüne kadar niçin beklediniz” olabilir, “şimdi sırası mıydı” değil.
Yıllardır bir şekilde siyasetle ilgili, siyasi gündemi ve gelişmeleri izleyen, yorumlayan, yazan biriyim. Fakat “siyaset bu kadar mı kirliydi?” diye şaşırmaktan gene de kendimi alamıyorum. “Siyaset” sözcüğünü kaldırıp yerine “medya” sözcüğünü de koyabilirsiniz; duygum aynı...
Geçen haziran ayı içinde Taraf için hazırladığım “Diyanet’in Dini: Devlet” yazı dizisinin sonunda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın geçmiş icraatlarından örnekler vermiş ve “Diyanet bu kirli geçmişiyle ne zaman yüzleşecek” diye sormuştum. O gün bugündür Diyanet cephesinden “tık” yok. Tabii bu, bu vesayet kurumu ile olan sorunlarımızın da “yok” olduğu anlamına gelmiyor. Gündem elverdiği ölçüde kimselerin üzerinde konuşmak istemediği Diyanet gerçeklerimizi yazmaya devam edeceğim...
Bu ay içinde üç katliamın yıldönümü var. 21-24 Aralık 1978 Maraş katliamı, 19 Aralık 2000 hapishane operasyonlarında gerçekleştirilen katliam ve Roboski... Unutmuyoruz...
Yüzleşme Derneği’nin “Barış ve Çözüm Süreci Toplantıları” üst başlığı ve “Barış Hepimize Hayat” şiarıyla düzenlediği panel&forum serisinin ikincisi 21 Aralık 2013 Cumartesi günü saat 14:00- 16:00 saatleri arasında, İstanbul Taksim Hill Oteli konferans salonunda yapılacak. Bu toplantıda da Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Süryaniler ve Êzidiler açısından “süreç” değerlendirilecek, sorun, talep ve beklentiler dile getirilecek.
[email protected]
Twitter: @CaferSolgun
|
||||||||||
|
Aradığın Evi Bul. Emlak8.Net
Dijital Reklam Ajansı Serbay Interactive