Son güne kadar Erdoğan’ın “ters köşe olabilirsiniz” sözlerinden hareketle ve Çankaya’ya çıkması hâlinde geride bıraktıklarının “mücadelesini” dilediği gibi yürütemeyeceği kaygısıyla cumhurbaşkanlığına aday olmayacağını düşünenler yanıldı, “sürpriz” olmadı ve Erdoğan hayli şaşaalı Amerikanvari bir gösteriyle Çankaya’ya doğru “kutlu” yolculuğunu başlattı.
Bir politikacının cumhurbaşkanı olmak istemesi kariyeri açısından hiç kuşku yok ki önemli bir şeydir, lideri olduğu parti ve taraftarları için de öyle. Ama Çankaya neden “kutlu” bir yer ya da hedeftir, anlamadım. Kusursa kusur; bari “uzmanların” yazılarına bakayım dedim ya, onlar da mevzunun bu “kutlu” boyutuna değinmemişlerdi hiç. Cumhurbaşkanlığı yarışına dualarla başlayan, başlattığı “kutlu” yolculukta Allah’tan yardım isteyen ama ne olur ne olmaz diyerek seçim kampanyasını “başbakan” sıfatıyla ve iktidar olmanın bütün imkânlarını kullanarak yürütmekten de geri durmayacağı anlaşılan Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmak istemesi neden “kutlu” bir iştir? Neden dinî argümanlara konu edilmektedir? Bir zamanlar rahmetli Necmettin Erbakan seçmenden oy isterken diğer partileri “patates dininden” olmakla itham ederdi. Sayın Erdoğan da öyle mi düşünmektedir? Sayın İhsanoğlu ve Demirtaş’ın adaylıkları dinen “caiz” değil midir ya da nedir yani? Kemalistlerin Çankaya’ya atfettikleri kutsiyetin anlamını biliyoruz da, Erdoğan neden gayet dünyevi bir payeye sahip olma arzusunu dinî lafızlarla “kutsamaktadır”? Erdoğan uzmanları ile fetvacıları yanıtlamaya değer bulurlarsa merakımı gidermiş olurum ben de.
Bazı AKP’lilerin “bu kadar birbirinden ciddi şayiadan aklanmadan, yaşadığımız kutuplaşma durumunun sorumlusu olduğunu bile bile Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmak istemesini vicdanınız nasıl kabul ediyor” yolundaki eleştirilere “off the record” kaydıyla verdikleri ilginç cevabı artık yazabilirim: Diyorlar ki, “Erdoğan partinin ve hükümetin bizzat başında olduğu müddetçe onu aşmamız mümkün değil, çok güçlü ve her şeye hâkim. Onu ancak Çankaya’ya yollayarak aşabiliriz. Başka yolu yok.”
Sanırım Erdoğan’ın adaylığını açıklamayı uzatmasının en önemli nedeni bu bilgi ve gözleme onun da sahip olması ve kendisinden sonraki olasılık senaryolarını evirip çevirerek irdelemesiydi. Neticede “ahhh… Çankaya” isteği ağır bastı. Konuşmasındaki “farklı” bir cumhurbaşkanı olacağına dair kuvvetli vurgular partisine verdiği mesajlardı. “Sizi kendi hâlinize bırakacağımı düşünmüyorsunuz, değil mi?” der gibiydi. “Dava” dediği bu. Oluşturmak istediği “tek adam” rejimini cumhurbaşkanı zırhıyla donanmış olarak sürdürmek. Partiye bunun için ihtiyacı var. Diğer bir deyişle partisinin başka bir “davası” olsun istemiyor.
Eğer Sayın Erdoğan ilk veya ikinci turda Çankaya’ya çıkarsa, kendisi için olduğu kadar AKP için de yeni bir dönem başlayacak. Belli ki “cumhurbaşkanı” olmuş da olsa Erdoğan’ın Çankaya’daki en büyük meşgalesi AKP’yi çekip çevirmeye devam etme gayreti olacak. Malum, seneye genel seçimler var. Fakat bütün gayret ve hassasiyetine rağmen partisini günlük, anlık, direkt ve “şahsen, kendi olarak” yönetmesi mümkün görünmüyor. Bu durumun sonuçları olacaktır elbette.
Tabii, öncelikle cumhurbaşkanı seçimini kazanması gerek. Not düşmüş olayım. Başbakan pozisyonunu kullanarak, devlet imkânları ve elinde tuttuğu paranın, medyanın gücüyle girdiği bu “demokratik” yarışta, avantajları ters etki de yapabilir. Haksız, eşit olmaktan uzak rekabet, şayiaların gölgesi, cumhurbaşkanı pozisyonunun “tarafsız” ve herkese “eşit” mesafede durmayı gerektiren sorumluluğu, insanların tercihleri üzerinde etkili olacaktır...
Bu seçimleri daha çok konuşacağız.
Twitter: @CaferSolgun
.
|
||||||||||
|
Aradığın Evi Bul. Emlak8.Net
Dijital Reklam Ajansı Serbay Interactive