12 Mart 1971 askeri darbecileri, bizleri de sol darbeci iddiasıyla, ( ben öyle değerlendiriyorum bazıları öyle olmadığını iddia edebilir) İstanbul, Selimiye Askeri Kışlasında gözaltına aldığı günlerin birinde, Gazeteci yazar Aydın Engin ve öğretmen Mehmet Çakır ile akşam üzeri boğazın mavi sularını hüzünlü, hüzünlü seyrederken koğuşun kapısı sertçe açılarak, başında takkesi, bir elinde tespihi, bir elinde de küçük bir çıkını olan çelimsiz, buğday tenli, üzerinde sadece gömlek ve pantolon olan orta yaşlarda birini içeri sokan asker, ‘’bu adam sizin koğuşta kalmak istiyor’’ dedi, adamı koğuşun içine bıraktı ve kapıyı kapadı. İrticacı iddiasıyla gözaltına alınan bu adama neden bizimle kalmak istediğini sorduğumuzda, ‘’bir tane akılsız düşmanım olacağına on tane akıllı düşmanım olsun’’cevabını verdi. O dönemin darbecileri, göstermelik olarak lümpenleri, mafyacıları da gözaltına alıyorlardı, gözaltında mafyacılarla aynı koğuşa konulan bu adamcağız namaz kılarken lümpenler rahat vermemişler, dalga geçmişler bundan tedirgin olan bu insan da bizim koğuşu tercih etmiş.
‘’Akıllı düşman’’ biraz ağır ve uygun kaçmaz ama bunu akıllı muhalefet olarak aldığımızda ne yazık ki ülkemizde ne partiler kendi içlerinde, ne de kendi arasında birbirine akıllı muhalefet, veya ittifak yapamıyorlar, uzlaşamıyorlar, Yine o dönem de darbecilik iddiasıyla yargılanan rahmetli İlhan Selçuk la birlikte olduğumuz Kartal Maltepe Askeri ceza ve tutuk evinde kaldığımız dönemde sol fraksiyonlar da aralarında oturup, ülkenin, bölgenin tarihsel sürecini, sorunların veya ayrılıkların gerçek temellerinin nedenlerini ortay koyup, değerlendirmeler yapıp açıkça, dürüstçe neden böyle olduğunu konuşamıyorlardı, daha açıkçası, birbirlerine bile düşünce temelinde akıllı muhalefet yapamıyorlardı. Her fraksiyonun kendince hazırladığı basma kalıp ezber düşünceler vardı. Düz mantık ve ayakları havada değerlendirmeler sadece kendi aralarında konuşmalarla sınırlı ilişki hakimdi. 12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra hayatın gerçeği, bu dönemin tüm sol fraksiyonlarının tespit ettiği bütün tahlillerin yanlış olduğunu göstermesine rağmen yine ders alınmadı ki ardından 12 Eylül 1980 darbesi çok daha acı oldu. Hadi biz o zaman 20-21 yaşlarında daha bıyıkları terlememiş çocuktuk, Kartal Maltepe Askeri ceza ve tutuk evinde birlikte olduğumuz koca, koca profesörler, doçentler, yazarlar, çizerler, sanatçılar, tabii senatörler, subaylar, bürokratlar vardı bunlara ne demeli?
Bu alışkanlık, bu süreç bu hastalık sona erdi mi? Bence hayır. Tam tersi 12 Mart 1971 askeri darbesinde yargılanan hemen, hemen her kişi daha sonra ki yıllarda sol adına birer fraksiyon oldu. Artık, şimdi çocuk değiliz, her yerimiz ağardı ama zihniyet ve alışkanlıklar değişmedi. Neden sonuç ilişkisini, süreci, etkenleri, etkiyi, tepkiyi, sosyolojiyi, gelenekleri, görenekleri, inançları, etnik yapıları, hasılı insanlarımızı değerlendirmeden aynı alışkanlıklarla ve zihniyetle birbirimizin görüşlerini, düşüncelerini hemen yargılıyor ve infaz ediveriyoruz. Kendinden olmayanı veya kendimiz gibi düşünmeyene hiç saygı duymadan karşı ve düşman mantığı ile suçlanıveriyoruz. Hem de bir kelimeyle bir cümle ile. Her yeri ağarmış, bazı eski sosyalistler! komünistler! Enternasyonalistler! Masa başında önünde rakı kadehi ile oturmuş, isimlerinin başına da T.C koyarak kendileri gibi düşünmeyen farklı görüş ve yazılara imalı, itinalı mesajlar yazıyorlar. Bazıları da sözde partisi için dün desteklemem deyip karşı çıktığını unutarak bugün tamam diyor. Bunun yanında ülkeyi iyi tahlil eden, ittifaklarını kuran, birbirine sahip çıkan, halkı da güzelce ikna edip kandıranlarda 70-80 yıldır şu şekilde de olsa bu şekilde de olsa işi götürüyor, iktidarını sürdürüyor.
Bir köşe yazarın yazısından okumuştum yengeçler birbirinin sepetten çıkmasına müsaade etmediği için, yengeçlerin bulunduğu sepetin kapağı olmazmış. Bu akılla biz de sepetten çıkabilir miyiz?
.
|
||||||||||
|
Aradığın Evi Bul. Emlak8.Net
Dijital Reklam Ajansı Serbay Interactive