Dünya, faşizmi hem pratik olarak gördü, yaşadı, hem de üzerine teorik olarak yüzlerce tahliller, tanımlar yaparak mahkûm etti. Bugün günümüz dünyasında hemen, hemen hiçbir ülkede açıkça faşizmi savunan parti, kurum, insan göremeyiz. Hatta faşizmi savunmak bir yana ülkeler, insanlar birbirini küçüksemek, aşağılamak, mahkûm etmek için ‘’Faşistlik’’ üzerinden atıf da bulunarak suçlarlar.
Oysa bugünün dünyasında gerçekten öylemi, etrafımızda ki ülkelere, Orta-Doğuya, Asya ülkelerine, Afrika’da ki hareketlere, hatta Avrupa’da ki, Amerika’da bazı ülkelere bakalım. Kimi yerde farklı din, kimi yerde dil, kimi yerde etnik yapılar nedeniyle bölgesel, kentsel, hatta mahallesel çatışkılar, çelişkiler, kavgalar, öldürmeler olmuyor mu? Hem de çoluk, çocuk, kadın, erkek demeden kitlesel olarak katletmelerin, kıyımların, ölümlerin nedeninin temelinde bu sebepler yatmıyor mu?
Peki, nasıl oluyor da dünyanın mahkûm ettiği bir ideoloji, teknolojinin, bilimin, insanlık tarihinin bu kadar geliştiği bu dönmede hortluyor da din, dil, etnik kimlik üzerinden bu kadar insan birbiri ile savaşıp ölüyor.
Biz insanlar pek çok şeyi öğrenmişiz, kuşlar gibi uçmayı, balık gibi yüzmeyi, tüm elektronik aletleri kullanmayı, insanın hayatını kolaylaştıran, kullanabileceği en yeni buluşları hatta uzaya bile gitmeyi....Fakat çok basit bir şeyi öğrenememişiz, insan gibi yaşayıp insan olmayı. Yalnız burada bir tespit yapalım. Bu durum, bu eksiklik ülkelerde yaşayan farklı din, dil, etnik yapıda ki insanların özellikle de ezilen, yoksul, alt grupların bilinçlice yaptıkları eylemler, olaylar değil, ama maalesef bu kesimler de bu eylemlerin figüranları olarak bu eylemlerde ister istemez rol alıyorlar. Ben bu durumu, nasıl ki her insan vücudunun belirli hücrelerinde değişime, motivasyona uğramaya hazır sessizce bekleyen hücreler var ise, eğer insanlar dengeli beslenmez, yaşamına dikkat etmez, devamlı stresli bir yaşam sürdürür ise bu beklemede ki hücre kansere dönüşme potansiyeline hazır hale gelir. Toplumlarda da doğal olarak doğduğu, yaşadığı, ekmek yediği yere aidiyet olma, dilini, dinini sahiplenme duyguları vardır. Ve de olmalıdır. Fakat bu farklı dil, din, etnik yapıda olan toplumlarda bunlar değerler olarak kabul edilir insanlık temelinden dengeli, özgürlükçü bir anlayışla bakılırsa toplum bir zenginlik olarak birbirine daha sıkı bağlanır ve birlikte yaşanır ama şu veya bu şekilde birlikte olmak zorunda olan farklı dil, din etnik yapıda olan insanları hakim olan yapı, diğerlerini küçümseme, kendini üstün görme, bunları dışlama, itaat ve biat ettirme gibi eylemlere kalkışır ise, bu toplum yapısı da insan vücudunda ki hücreler gibi hemen kansere dönüşme eğilimi belirir.
Daha açık somutlar isek, Sırbistan da ki, Hırvatistan da ki katliamlar, İsrail- Filistin çatışmaları, Suriyede ki, Irakta ki, Mısırda ki, Ukraynada, Libya da, Lübnan da v,b açıkça dünyanın hemen, hemen her bölgesinde olanlar. Tüm bunları günlük yaşayan, sıradan insanlar çıkarabilir mi? Peki bu ortamı kim oluşturuyor? Emperyalizm, kapitalizm demek de kolaycılık. Nasıl ki insan vücudunda kansere hazır hücreler var ise en sıradan insanda da yılların kültürü gelenekleri, alışkanlıkları olarak ırkçılık, dincilik, cinsçilik temelinde bir üstünlük eğilimi ister istemez vardır. Bu eğimleri bıçak sırtı gibi dengeli tutar değer olarak kabul ederseniz hiçbir sorun çıkmaz tersi ise o toplumu, ülkeyi mahveder Bu durumu bilen o ülkelerin, muktedirleri, iktidarları, bürokratları, askeri güçleri konumlarını sağlaştırmak veya bazı nedenlerle çıkarları bozulduğu, iktidarda ki güçleri azaldığı dönemler, bu yapıdaki toplumların bu değerlerini birbirine karşı kullanmaktadırlar. Bu aynı zamanda o bölgede ki veya ülkede ki eşitsizliği, adaletsizliği, fakirliği, ezikliği örtmede de işe yarayacak ve sorunu, dinde, askerde, dilde, etnik yapıda gösterip asıl sorunu gözden uzak tutacaktır. Ayrıca düşünce, ifade, inanç özgürlüğünü de engelleyerek, toplumun cahil kalmasını hedeflemektir. Tüm bunlar, artık değişen dünya da faşizmde nitelik ve nicelik değişimine uğradığının göstergesidir.
Şimdi soruyorum, Adalet, eşitlik, özgürlük, gerçeklik, özgür sanat, edebiyat, estetik gibi yüksek insaniyet değerlerine iktidarların, muktedirlerin çıkarları uğruna halkları dil din, etnik temelde birbirine düşüren faşizan ilklerle mi yoksa demokrasi ilkeleri ile mi ulaşılır?
.
|
||||||||||
|
Aradığın Evi Bul. Emlak8.Net
Dijital Reklam Ajansı Serbay Interactive