Çoğunlukla sucuk satanların ağırlıkta olduğu her çeşit seyyar satıcı, kimi yol boyunca dizilmiş, kimi alanın çeşitli bölgelerine tezgâh açmışlar. Açıkta, hiçbir hijyenik ortamın olmadığı yerlerde masalar kurulmuş, kimi yiyor, kimi içiyor, bağırışlar, çığırışlar, haykırılışlar birbirine girmiş, ortada ayaklarını birbirine dolamaya çalışan, ağzı köpüklü boyunlarıyla birbirini iten develer, her deveyi gerektiğinde ayırmak için bir ucu deveye bağlı bir ucu gerektiğinde ayırmak için ellerinde iple bekleyen develerin etrafındaki insanlar. Kadınlı erkekli, çoluk çocuk büyük bir kalabalıkta türbinde maç seyreder gibi ağzı köpüklü can havliyle birbirine sokulmuş develeri cazgırın abartılı, çığırtkan anlatımına uygunluğunu yakalamak istercesine izliyor. İşte bu manzarayı oluşturmak için ilçemizde Şubat ayında yapılacak deve güreşlerinin kimin tarafından düzenleneceği konusunda şimdiden yoğun tartışma yaşanmakta.
Düşünüyorum da bu görüntü bir kültür mü? Evet, kültür, ama nasıl bir kültür? İlkelliğin, bireyin içte içselleşen şiddetinin böyle bir yöntemle dışı vurma kültürü, hele de her deve güreşi sonrası çıkan kavgalar, hakaretler, küfürleşmeler bu dışa vurmanın somut göstergesinden başka nedir? Bu durum sadece deve güreşleri için değil, tüm her türlü hayvanı yarış, güreş adı altında yapılsa da özünde dövüştürmek, vahşetin, şiddetin meşrulaştırmasından başka bir şey değildir. Koca koca politikacılar, yerel yöneticiler, bazı kültür vakfı adıyla kurulan vakıflar, dernekler, kelli felli insanlar bunu kültür diye yutturuyorlar. Aydın, Germencik, Ortaklar, Kuşadası, Selçuk, Torbalı, Bergama, Balıkesir bölgesinde bazı ilçeler v.b de aylarca günlerce bu etkinlik için hazırlık yapıp milyarlarca para harcıyorlar, yine bu etkinliklere binlerce insan gelerek bir o kadar da gelenler harcama yapıyor. En durumun endişe veren yanı da ana babaların ufacık çocuklarını bu manzarayı göstermek için getirmeleri anlaşılır gibi değil. Politikacılar, yerel yöneticiler, kültür vakıfları, dernekler bu çocuklara, yerimizdeki, yöremizdeki, ilçemizdeki bilimde, teknolojide, tarımda, sanayide, her şeyden önce de insani değerleri, sanatsal çalışmaları göstermek için bir araya getirebiliyor muzunuz?
Bazılarımız bu tür etkinliklerin ilçelere ekonomik getirileri olması ve ilçelerin uluslar arası tanıtılması nedeni ile yapılmasını savunabilirler. Bir kere deve güreşi ile ilçe, uluslar arası tanıtılamaz, tanıtıyorlarsa bile bu güreşler vasıtasıyla bizim ilkelliğimizi güreşlerde çıkan kavgaları dövüşleri tanıtıyorlar. Her türlü medeniyetin geçtiği bu kadim topraklarda kala kala gösterilecek bu deve kültür mü kaldı? Bedeviler bile artık bu tür güreşler yerine farklı etkinlikler düzenliyor. Yılda bir defa deve güreşi yapılacağına, yılda 2-3 defa gerçekten sanat, kültür, içeren etkinlikler düzenlenmesi, sportif faaliyetler organize edilmesi ve bu etkinliklerin evrensel yanı olması, tüm dünya ülkelerinin bu etkinliklerde yer alması daha doğru değil midir? Hiçbir şey yapılamıyorsa, bu güzel zarif hayvanların güzelliklerini ortaya çıkaran düzenleme, bu düzenlemeyi müziksel bir etkenlikle zenginleştirme, bir de buna yerel yemek kültürü ekleyerek alkolsüz, nezih, kaliteli bir ortam oluşturarak insanlar ile doğa arasındaki o sıcak bağ oluşturulamaz mı?
Aklıma geliverdi, Tanrı, develeri, boğaları, atları, köpekleri, horozları insanlar dövüştürsün, güreştirsin, yarıştırsın diye mi yarattı acaba?
.
|
||||||||||
|
Aradığın Evi Bul. Emlak8.Net
Dijital Reklam Ajansı Serbay Interactive