BDP, demokrasi kavramının da ruhunu kaçırıyor, içini boşaltıyor... PKK elebaşısı Duran Kalkan'ın 'tek yol askeri çözüm' çıkışının ardından BDP'nin erdemli bir duruş sergilemesini, demokratik mücadeleyi boşa çıkaran bu meydan okumaya karşı zayıf da olsa bir ses çıkarmasını beklerdik. Ama çok da sürpriz olmadığı gibi BDP yönetimi, çıkıp da kendi varlığını, kendi alanını, kendi yöntemini savunamadı, terörü kutsayan ve BDP'yi anlamsızlaştıran bu çıkışa karşı tek bir cümle kuramadı. Devlete karşı mangalda kül bırakmayan Selahattin Demirtaş, Kandil'in silahı öne çıkaran yaklaşımına karşı demokratik siyaseti savunan bir söylem ortaya koyamadı.
Demokratik mücadele içinde yer alan siyasi bir partinin silahlı mücadeleyi kutsayan bir anlayışa karşı kendi yönteminin gerekliliğini savunamaması büyük bir acziyettir. Duran Kalkan, Fehman Hüseyin, Cemil Bayık gibileri racon kesecek, BDP ise suspus kesilecek...
Bu, BDP'den PKK'nın terör örgütü olduğuna dair açıklama yapmasını istemekten farklı bir durumdur. Siz PKK'yı terörist ilan edemeseniz de, kendi demokratik yönteminizi savunabilir, örgütün sizi anlamsızlaştırmasına karşı çıkabilirsiniz. BDP en asgari olanı bile yapamıyor... PKK'yı koruma ve önceleme refleksi, sonunda kendini inkara kapı açıyor...
Kürt sorununun çözümünün demokratik siyasetle mümkün olamayacağı, daha doğrusu kendi hayallerindeki çözümün demokrasiyle hayata geçemeyeceği inancı PKK gibi silahlı mücadeleye sarılan terörist bir örgütün öne çıkarılmasına sebep oluyor. Demokrasi içinde ulaşılacak bir çözüm, adeta bir çözüm olarak görülmüyor, silahın dayatmasıyla yol yürünmek isteniyor.
BDP'nin demokratik çözümden anladığı, Öcalan'la müzakere edilmesi... Nitekim Selahattin Demirtaş 'Kürt sorununa demokratik çözüm için, diyalog ve müzakerenin önünün açılması için biz Öcalan'a özgürlük istiyoruz' şeklindeki sözleriyle bunu ortaya koyuyor.
Bazı BDP'li milletvekillerinin Demokratik Özerklik ilanının ve Silvan saldırısının yıldönümüne denk gelen 14 Temmuz'da 'Öcalan'a özgürlük' mitingi yapma başvurusu Valilikçe reddedilmiş. Demirtaş, bu yasağın gayrımeşru olduğunu ve bunu tanımayacaklarını söylüyor. Bu konu elbette farklı yönlerden analize muhtaçtır. Şuan ele aldığımız açıdan şu söylenebilir: BDP, PKK'nın 'tek yol silah ve ölüm' çağrılarına karşı demokrasi mitingi yaparak cevap vermesi belki önemli anlamlar taşıyabilirdi. Ama İmralı'yı ve Oslo sürecini gömen Silvan saldırısının yıldönümünde böyle bir miting yapmak ve bunu da Öcalan'la ilişkilendirmek çok ironik duruyor. Diyalog sürecini havaya uçuran ve bunun bir kaza değil, iki yıl önce belirlenen bir stratejinin parçası olduğunu söyleyen Kandil'e karşı eleştirel bir duruş sergilemeden, devlete laf söylemek hiç inandırıcı olmuyor.
Demirtaş, valiliğin başvuruyu red etmesini 'çözümsüzlük istemek' olarak yorumluyor. Oysa çözümsüzlük iradesinin sembolü Silvan saldırısıdır. Silvan'ın yıldönümünde yapılacak bir miting sadece İmralı'nın gömülmesini anma anlamını taşır.
Başbakan Erdoğan'ın siyasetle müzakere çağrısına, 'Öcalan'la müzakere' mesajıyla karşılık veren BDP, siyasi alandaki diyalogları küçümsüyor, siyaset dışı aktörleri öne çıkarıyor. Kürtler için değil Öcalan için siyaset yapmak, bütün siyasi mücadeleyi Öcalan'a endekslemek, BDP'nin misyonunu ciddi şekilde küçültüyor, etkisizleştiriyor.
.
|
||||||||||
|
Aradığın Evi Bul. Emlak8.Net
Dijital Reklam Ajansı Serbay Interactive