Kürdistan ve Berkin…

 Bu günlerde Türkiye'nin gündemi her zamanki gibi çok karışık ve böyle bir ortamda yakın zaman içinde yerel seçimler yapılacak. Tüm partiler seçimlere yönelik faaliyet içindeler. Gerçekleşecek yerel seçimler her kesim için olduğu gibi Kürtler açısından da çok önemli. Bu seçimlerde bir nevi müstakbel Kürdistan’ın sınırları belirlenecek.

Kürt siyaseti kendi içinde yaşanan tartışmalarla girecek bu seçimlere. Kürdistan Sorunu'nun çözüm aşamasında olduğu bir dönemde, 'Türkiyelileşme' sebebiyle Kürdistan'ın geri plana çekildiği ve yeni bir çeşit asimilasyon politikasının devreye sokulduğu endişesi birçok tartışmaya sebep oldu. Bu tartışmaların sonucu olarak Kürt Hareketi seçimlere Kürdistan’da BDP, Türkiye’de ise demokrat çevrelerin de içinde bulunduğu HDP çatısı altında girecek.

Kürt Hareketi'nin amacının Kürdistan parçalarının bulunduğu ülkeler ile asimilatif bir şekilde bütünleşmek olduğunu sanmıyorum, eğer öyle olsaydı bugün Rojava'da otonomi elde edilemezdi. Rojava örneği, anlamak isteyene çok şey anlatabilir. Bu sebeplerden dolayı, tartışmaların odağında olan HDP ve buna bağlı olarak Türkiyelileşme'nin, konjonktürel politikaların sonucu ortaya çıkan şeyler olduğunu düşünüyorum.

Kürdistan Sorunu'nu çözülürken Kürtler çözüm yanlısı tüm kesimler ile ittifak kurmak durumunda. Bu elzem bir şey, tarihte özgürlük mücadelesini yalnız başına veren halkların durumu bu ittifakı zorunlu kılıyor. Her ne kadar HDP'yi taşıyan güç yine Kürtler olacak olsa da fikirsel olarak dahi alışılmış devlet söyleminin dışında eşitlik temelinde bir Kürt-Türk dostluğu çözüm adına önemli.

Tüm Kürtlerin boynunda zincir var. Bazılarımız bunun farkında, bazılarımız ise değil. Farkında olanlar bu zinciri çıkarmanın çabasında, farkında olmayanlar ise ya bilinçli bir şekilde boyunlarındaki zinciri unutma yoluna gitmişler, ya da zincirin varlığını fark edebilecek bilince ulaşamamış durumdalar.

Boynundaki zinciri dert etmeyen 'iyi Kürtler' ile köle-efendi ilişkisi çerçevesinde kardeş olmak, Kürdistan Sorunu'nu çözmez, sorunu boynundaki zinciri çıkarmaya çalışan 'kötü Kürtler' ile eşitlik çerçevesinde kurulacak bir kardeşlik çözer. Türklerin bunu anlaması lazım, çözüm ancak buradan geçer.

HDP, Kürt ve Türklerin birlikteliğini amaç edinmiş bir hareket olmasına karşın, seçim çalışmaları amacıyla gittiği Türkiye illerinde nefretle karşılanıyor. En son Fethiye'de yaşananlar çok düşündürücü. Sivas Katliamı'nı andıran linç organizasyonunun içinde atanmış, seçilmiş neredeyse herkes vardı. Birileri yaşanan olayda halkı kışkırtmış olabilir ama şunu görmek lazım, HDP tabelasının indirilmesini isteyen insanların tamamı provokatör değildir. Provokatörler sadece o halkın içinde olan nefreti dışa kanalize eden kişilerdir. Esas olarak, halkın içindeki o Kürtlere yönelik nefreti görmek lazım. Anlaşılan Türk halkının, Kürt-Türk birlikteliğine bakışı pek olumlu değil. Yıllarca 'efendi' olduğuna inandırılmış bir halk 'köle' ile eşit olmak istemiyor…  Çözüm Süreci'nin önündeki en büyük engellerden biri de bu durumdur.

HDP'ye yapılan saldırılar bir yönüyle de kışkırtma amaçlı, Kürtleri karşılık vermeye zorlayarak karanlık bir çatışmanın içine çekmek istiyorlar. Hükümet, sorumluluk makamı olarak olayın faillerini gün yüzüne çıkarmalı. Fakat şu ana kadar Bülent Arınç'ın yarım ağızla olayı kınamasından başka ortada olan bir şey yok.

Hükümet aynı tavrı Berkin Elvan cinayetinde de sürdürüyor, polis tarafından işlendiği iddia edilen bir olayla ilgili olarak hiçbir çaba içinde değil. Kendisine yönelik darbe girişimlerinde yüzlerce bürokrata dokunan hükümet, HDP'ye yönelik saldırılarda ve Berkin Elvan cinayetinde bir pasiflik içinde. Bu pasiflik yeni saldırılara ve cinayetlere davetiye çıkarıyor. Eğer bu olayların arkasında hükümet yoksa hemen failleri bulup, yargılanmalarının önünü açmalı.

Türkiye kamuoyu Berkin Elvan cinayetinde çok ciddi tepki verdi. Çoğu şehirde eylemler düzenlendi. İnsanlar polis şiddeti sonucu katledilen Berkin için sokaklara indi. Keşke önceki çocuk cinayetlerinde de aynı duyarlılık yaşansaydı çünkü Berkin Elvan devletin katlettiği ilk çocuk değildir. Tabi sonuncusu da değildir maalesef.

AKP ile hesaplaşmak isteyenler Berkin Elvan'ın katledilişinden ötürü ortaya çıkan duyarlılığı kullanmak istiyor. Gezi İsyanı ile yarım kalan şey devam ettirilmek istenecek. Türkiye, Faşizan bir yönetim anlayışına sahip olduğu için örgütlü hiçbir güce izin vermiyor. Bu sebeple Türkiye'de halk örgütsüzdür. 12 Eylül, Türkiye'de örgütlü tüm yapıları tasfiye etti, bu kıyımdan bir tek Kürtler kurtulabildi. Bugün sokaklarda olanların azı gerçek demokrat, maalesef çoğunluğu ise darbecidir.

Fakat sokakların çoğunluğunun darbeci olması, Kürtlerin adaletsizliğe ve zulme karşı çıkan namuslu insanlarla dayanışmasına engel değildir. Kürtler, darbecilerin değirmenine su taşımadan namuslu insanların yanında durmalı. Kürtlerin bu duruşunu darbecilere destek olarak lanse etmek insafsızlık olur.

Türkiye'yi içinde bulunduğu hale getiren AKP'dir. En son hükümet kararıyla Ergenekoncular da serbest bırakıldı. On binlerce Kürt tutuklu iken verilen bu karar hiçbir vicdanın kabul edeceği bir şey değil. AKP, Türkiye'yi içinde bulunduğu kötü durumdan acil demokratik adımlar atarak çıkarabilir. Her şey AKP'nin elinde. Tren hala kaçmış değil…