Doğrusu hemen her şeye karışıldığı bu dönemde özgürlük kavramını başlığa dâhil etmekle ciddi bir tereddüt yaşadım. Çünkü özgürlük kavramı günümüzde kavram olmanın ötesine geçememektedir. Milliyetçisinden sosyalistine, Müslümandan ateistinde, liberalinden demokratına hemen her kesimde özgürlüğü ağzına sakız yapmakta ve farklı anlamlar yüklemektedirler. Bir ülkede özgürlüklere bu kadar farklı bakılıyorsa o ülkede gerek kişisel gerekse toplumsal özgürlüklerin kısıtlanması veya baskı altına alınması kaçınılmazdır. Tıpkı Kürt sorunu, demokrasi gibi inanç özgürlüğü de aynı baskıya maruz kalmaktadır.
Düşünün ki ülkemizde kılık kıyafetin nasıl olması ile ilgili iki siyasi aktör var; bunlardan biri başörtüsü takmanın modern hayata zıt olduğunu ve bunun gericilik anlamına geldiğini söylüyor, diğeri de dokuz senedir ‘’başörtüsü sorunu ciddi bir sorundur’’ söylemesine rağmen hala kayda değer bir adım atamamıştır. Bu iki siyasi aktör birbirini kemiredursun sorunun asıl mağdurları olan bu sorun neticesinde okullarından olan zaman zaman toplumsal baskıya maruz kalan kadınlar nedense söz hakkına sahip olamamışlardır.
Anayasamızda şapka takmayı zorunlu kılan şapka kanunu olmasına rağmen kimseye zorla şapka taktırılmamakla birlikte şapka takanların bile kimi zaman dışlandığı durumlar oluyor. Dolayısıyla bu durumda anayasaya aykırılık vardır. İnanç özgürlüğünü ve başörtüsünü yasaklayan hiçbir anayasa maddesi olmamasına rağmen, bunlar yasaklanmakta, baskı görmekte hatta hor görülmektedir…
Düzce üniversitesi öğrencisi olarak üniversitede ilk iki hafta içinde dikkatimi çeken birkaç örnekten bahsetmek istiyorum. İkinci yarıyılın başlaması ile beraber kampüse giren tüm arabalarda güvenlikçilerin elinde tutanak ve başörtülü bayanların yanına gelerek ‘’ ya çıkar ya tutanak tutacağım’’ demesi ve ardından tutanağı imzalattırması… Derslerde kimi hocaların karışmaması kimi hocaların çıkar demesi, başörtülü bayanların derse ‘’ya hoca bir şey derse’’ veya ‘’ya notlarımı olumsuz etkilerse’’ kaygısını yaşaması ve bir yandan da başörtüsünü takmak istemesi… Tüm bunlar birinci hafta olurken ikinci haftada tutanakların sona erdirilmesi son derece bizleri şaşırttı. Başörtülü bayanlar tam bir travma yaşayarak ’’iki arada bir derede kalma’’ psikolojisini ne yazık ki atlatamamaktadırlar.
Başörtüsü sorunun yanında ibadet yerlerinin(mescit) durumu içler acısıdır. Orman fakültesinde çatı katında olması(son derece bakımsız bir yer),teknik eğitim fakültesinde bodrum katında olması ve küçücük odanın haremlik selamlık olarak ayrılması, merkezi dersliklerde yine en alt katta küçücük bir bölüm ayrılması, tıp fakültesinde üç kişinin bile sığamayacağı bir yer olması son derece üzücüdür. Bütün dinlerin, ideolojilerin ve inançların temelinde inanca saygı sloganı olmasına karşın ne yazık ki bunu pratik hayatta göremiyoruz.
Son olarak ‘’inanca saygı düşünceye özgürlük’’ sloganın çatısı altında herkesin buluşması ve yapılan bu hatalardan kısa zamanda dönülmesi ümidiyle…
Düzce Üniversitesi / Öğrenci
.Aradığın Evi Bul. Emlak8.Net
Dijital Reklam Ajansı Serbay Interactive