Yıllar önce Yeni Şafak benzeri bir gazete de köşe yazmıştım. O günlerden sonra (o günlerden öncede de olduğu gibi) gazete okumuyorum. Yayına başlayalı beri Taraf müstesna. Elbet ilk dönem Yeni Şafak,Yeni Devir’ler de müstesna.
Yeni Şafak yayına başladığında (eski Yeni Devir gibi) nitelikli bir gazeteydi. Rasim Özdenören,Fehmi Koru, Nabi Avcı gibi yazarların bulunması bile o nitelik için yeterliydi. Yeni Şafak’ın başına ne gelmiş bu arada onu anlamaya çalışıyorum şimdi. Gene düzeyli ama rahatsız olduğum durumlar da var. Köşe yazmaya başlayınca gazete okumanız zorunlu.
Konya/Ladik’te doksan yaşında bir pir-i fani, yıllar süren bilinçsizlikten bir an ayılıp, ifakat halindeyken çocuklarına sormuş: “Şimdi Ladik’te kimler hoca, kimler köylünün âlimi?”
Çocuklar da, “Filancaların filan ile falancaların filan” deyince, derin bir esefle, “Öyle miii. Bütün köyün dini bunlara mı kaldı” demiş. Aynen böyle değil ama şimdiki Yeni Şafak’ın biraz özensiz olduğu kanaatine kapıldım.
O yaşlının teessürüne benzer bir teessürle yazıyorum. O yaşlıdan da pek farkım yok. Az önce söyledim.
Bir yazar, daha ikinci yazısında patronunu savunmaya soyunursa bu hoş bir şey değil. Ama benim İslam’dan nasibim, “adaleti ayakta tutmak”, kendini savunacak donanımı olmayandan yana olmaklığım kaldı. Ahmet Altan İslam’ın kaynaklarını sizin kadar bilmiyor diye mi onunla konuşurken dikkatsiz, özensizsiniz.. Ki mümkün olsa da sizinle İslam’ın özünün ne olduğu konusunda konuşsak. SözlerimÖzlem Albayrak ile Salih Tuna’ya.
Bir Batılı düşünür: “Filozofların söylediği Tanrı’ya değil; peygamberlerin bildirdiği Tanrı’ya inanıyorum” demişti.
Salih! Aynen onun gibi, ben de senin işaret ettiğin değil, Ahmet’in inanılası Tanrı’sına inanıyorum. Çünkü (hep eleştirdiğim gibi) bana öyle geliyor ki sen Kur’an’ın bildirdiği Tanrı’ya değil de sanki, Kelam’ın Tanrı’sından bahsediyorsun, bir bakıma filozofların; ve evet, o Tanrı utanmaz. Yazının altyapısını bilmeyenler için söylüyorum: Tanrı utanmaz değil; Tanrı’nın utanma zaafı yoktur. O tanrı sevilmez de; ancak tartışılır.
Kardaşım! İslam’ın Tanrı inancı tenzih ve teşbihin karışımıdır. (Her zaaftan arı tutmak ile antropomorfizm). Sahabe, Kelam’ın Tanrı’sına değil, Tanrı’ya sanki bir kabile şeyhiymiş gibi ama aynı zamanda müteal, münezzeh olarak inanıyordu. İbn-i Arabi, “Salt tenzih, sonunda atalete varır” diyor. Tartışmacı, “Yani altta değil üstte değil, sağda değil solda değil, önde değil arkada değil” deyince öteki tartışmacı, “Yok diyecek de zorlanıyor” demiş.
Demem o ki asıl bu Tanrı’n Batı kaynaklı, felsefi bir Tanrı: Elleri, yüzü, gözleri olmayan, gücenmeyen, esef etmeyen (utanmayan), gülmeyen, teşekkür etmeyen, kutlamayan vs. bir Tanrı; ancak felsefenin ölü, donuk, kullarıyla samimi bağı olmayan bir filozofik Tanrı’sıdır. Bu Tanrı benden uzak olsun.
Bir şiirimde: “İyi ki Tanrı’mın gözleri ve elleri var” demiştim. Yani Kur’an’da Tanrı’nın elleri, gözleri, yüzü olmasa idi ben mümin olamazdım ve Kur’an da Sokrates’in Devlet’inden daha fazla bir şey olmazdı.
Tanrı neden kullarından utanmasın: “O gün, Allah, onların yüzüne bakmaz, onlarla konuşmaz” diyor Kur’an. Sence niye konuşmuyor. Bana göre, bundan daha büyük ceza Kur’an’da va’z edilmemiştir. Hadiste Allah’ın güldüğü anılıyor, gülen Tanrı, kimi kullarından utanmaz mı sanıyorsun; yarın yevm-i kıyamette onların yüzüne bakmayarak, konuşmayarak.
Özlem kızım! Ben iktidar olsam, iktidarda olduğum sürece, geç operaya mescidi, bir tane bile cami yapmayı yasaklardım. Adam evinin önünde cami istiyor; neye lazımsa. Yazık o paraya; fakir fukaraya verin o parayı ki cıhat etmiş olasınız. Bu mescit işini büyütürken, Cıhat ettiğinizi mi sanıyorsunuz. Yeryüzü Müslüman’a mescit kılınmışken.
Başörtüsü sıkıntısı yeni başladığında, bir gazete bayiinde mümine kızlarla karşılaştım. Devleti bana da şikâyet ettiler. O gün onlara: “Sizin o okullarda işiniz ne?” demiştim. Geçende bizim gazetede bu konuyu anlatan, Serdar Kaya’nın bir yazısı yayımlandı. Ben o gün, o kızlara o yazıyı söylemiştim.
Dersinize iyi çalışın; sizi övünçle izleyeyim. “Ate mi: Yalan yanlış saldır öyleyse.” Adalete sığmaz.
Bu cuma kendi gündemime göre, aşka ilişkin bir yazı göndermiştim Tamer Abi’ye. Sizleri okuyunca bu yazı muacceliyet kesbetti: Vakitlice zulme tavır almalı, mazlumdan yana olmalıydım. O yazıyı erteledim.
|
||||||||||
|
Aradığın Evi Bul. Emlak8.Net
Dijital Reklam Ajansı Serbay Interactive